
o zamanlar daha rumeli kavağında oturuyor idik. çocukluğumuza damgasını vurmuş iki öğe de hayvan idi, yan evin köpeği olan koç, sokağın kedisi olan pamuk.
pamuk, bildiğimiz pamuk işte. beyaz iri kıyım bir erkek kedi. asık suratlı ve devamlı sinirli bir kedi olma özelliklerine de sahip, ama asıl ayrıcalığı, mahallenin tüm dişilerine istinasız sahip olmuş olması, hepsinden çocuk yapmış olması. efe gibi gezerdi pamuk, hangi dişi çırpınacak kaçmak için peh. çırpınsan kaç yazar ayrıca, pamuk bu, istedi mi alır icabında. mahalledeki kedi miktarının %80i pamuğun bir parçasına aitti. bir hevesle evine kedi köpek alıp, sonra o sorumluluğu taşıyamayınca hayvancağızların getirilip bırakıldığı, daha doğrusu atıldığı bir yer olan rumeli kavağı için bu oran, hakikaten büyük bir orandı. zaten büyük bir oran da. hani mahallede sadece 5 kedi yoktu o manada demek istedim.
neyse kısaca pamuk, mahallenin efesiydi ağasıydı sahibiydi öttüreniydi. bu kadar dayı olmasına rağmen, çok fazla miyavladığını da duymazdık. sessiz hallederdi işlerini. en sevdiğim ve güldüğüm özelliği de yemeğine ortak olma gafletine düşmüş kediceğizlere indirdiği gürültülü tokatlardı. o patilerle bana vursa iki gün kalkamayabilirdim yerden yalan yok. yaba gibi patileri vardı netekim. sevmek isteseniz de bunu eyleme dönüştürtmezdi beyfendi. ensesine uzanan sevgi dolu elleri hemen def ederdi başından. dokundurmazdı dokanırdı.daha doğrusu tokat atardı.
bir günü, her zaman ve yine güneşli bir yaz günü tabi ki, dedemin evinin önünde duran arabamızın üstünde pamuğu ağa gibi yatar vaziyette buluyoruz. tabi ki hiç bir seslenmemize kulak dahi kıpırdatmıyor. sessizliğiyle küfrediyor kedi bize. abimin o zamanlar bir saati vardı, o zamanlarında favori kol saatiydi. su geçirmez ilk saat de olabilir tam bilmiyorum ama kuruluyordu falan bu saat. yanlarında bir sürü düğmesi vardı.
o gün abim saatini çıkarıp pamuğun önüne koymuştu. pamuk tabi hemen kaptı saati, oynamaya tırmıklarıyla camını çizmeye başladı, ciddi ciddi çizdi yani. epey ilgisini cezbetti, yattığı yerden kaldırdı kıçını, saatle cebelleşmeye başladı. epey kaptırdı kendini pamuk, saati bir alıyor, bir fırlatıyor felan. tam da böyle ilgisinin yoğun olduğu bir anda patisiyle dırt! diye saatin bir düğmesine bastı ve basar basmaz da saati fırlattı korktu kaçtı. işte o an gözümde küçülmeye başladı pamuk, sacitin osman koçarslanlı karşısında küçülmesi gibi. vay be dedim, yılların ününü eskitemediği, haşlak köfteleri ağzı hiç yanmadan yiyebilme yetisine sahip, mahalle kavgalarının aranan siması, dişilerin namuslarına göz dikmiş , dikmekle kalmamış hepsini almış pamuk, bir saat dırtından korksun. yapma be pamuk. yapmasaydın keşke yani.
velhasılı kelam pamuğu, bu yüz karası olayın gerçekleştiği enfes yaz gününden sonra hiç görmedik. aslında defalarca gördük de, hikayenin burasında biraz gerçekten sapmak ve olayın seyrini değiştirmek hevesindeyim.
pamuk! orada burada yüzün üstünde çocuğun vardı kesin. hemen hemen hepsini mıncıklama şerefine nail oldumsa da, seni mıncıklayamadım ya, daha doğrusu mıncıklatmadın ya, hep bir şeyler eksik.ben küçükken senin boyun da nerdeyse benim kadardı. at gibi bir kediydin, belki değildin? kırma olabilir miydin sen acaba? bir vaşakla tekir kedinin çiflteşmesi sonucu felan hani? neyse saçmalamaya başladım ben.
pamuk, hayatıma damgasını vuran ilk kedidir. noktaaa.
1 yorum:
Benim de boyle bi kedim var. Bal gozlu, beyaz bir kedi. Onceleri cok hircindi, sevdirmezdi kendisini ama zamanla bana alisti. Simdi ise surekli simartilmak istiyor:) Surekli ilgi bekliyor:) Bal gozlu beyaz kedim o benim:))))
Yorum Gönder