14 Kasım 2008 Cuma

DUMAN

Herşey yağmurlu bir okul gününde başlamıştı.. O zamanlar lise 1'e giden ben, servisten indikten sonra apartmanın önünde çok şirin ve tombiş bir kedi görmüştüm. O kadar tatlıydı ki, uçuk pembe bir tasması ve iri kocaman gözleri vardı.. Duman..

Çok merak ettim bu kedi kimin acaba diye. Acaba, dedim dişçiye gelen birinin miydi bu güzel kedi? Evimizin altındaki dişçinin önünde duruyordu çünkü. Sürekli miyavlıyordu, korktuğu belliydi. Ama o an için yapabileceğim birşey yoktu ve düşünceli düşünceli eve doğru yol aldım. Annemi bir yoklayayım dedim belki biliyordur diye.. Sordum, o da hiç görmemiş, bilmiyormuş ama sesini o da duymuş..

Derken günler böyle geçip gitmeye başladı.. Tombul kedi bi ara gözden kayboldu sonra yine geldi.. Geldiğinde bu sefer tasması yoktu.. Sürekli 5. kata çıkıyordu ve kapıda miyavlıyordu. Annemin sonradan söylediğine göre 5. kattaki komuşumuz bu kediye bir süre evinde bakmış sonra dışarı bırakmış.. Bu hikayenin doğruluğundan hala emin değilim ama eğer böyle bir durum varsa, biz kedinin varlığından bihaberdik.. Apartmanımızda kimsenin beslediği bir hayvanı yok diye biliyorduk çünkü..

Sürekli kediyi görüyordum, apartmanın önünde ürkekçe duruyordu. Kimi zaman yukarı mahalleye doğru yollanıyordu ancak akşama doğru geliyordu. Sonradan öğrendim ki, Duman'ın sahibi ölmüş ve kedi de böylece ortada kalmış. Duman da sahibi aklına geldiğinde herhalde kaldığı eve doğru gidiyor diye düşünüyordum. Çok akıllı bir kediydi..

Zamanla apartmanımıza girip çıkmaya başladı. Tabi apartman sahipleri de sürekli kediden şikayet ediyorlardı. Çok tüy döküyormuş, sürekli bağırıyormuş, onları rahatsız ediyormuş, korkuyorlarmış... Gerçekten Duman'ın öyle kuvvetli miyavlamaları vardı ki ya ağlıyordu, ya da 'mama' diye bağırıyordu.. Bunu gerçekten anlayabiliyorduk.
Dumancık giderek zayıflamaya ve hırçınlaşmaya başlamıştı. Ben kedileri çok sevdiğimden böyle bir fırsatı kaçrımadım tabi ki ve sürekli Duman'ı yedirmeye ve onunla oynamaya başladım :) Sürekli apartmanın içinde onu arıyordum, onunla duruyordum.. Bazen uzanıp tırmalamaya çalışıyordu ama anlıyordum ki, sahibi öldükten sonra çok hırçınlaşmıştı kedicik.. 5. kattaki komuşumuzdan kedinin aynı zamanda kısırlaştırıldığını da öğrendik.. Duman'ımız dişiydi ve kısırdı.. Çok da hırçındı gittikçe de hırçınlığı artıyordu.

Bu arada hayvan sevgisinden bihaber, sadece kendi rahatını ve menfaatini düşünen apartman sakinleri de, zavallı hayvancığı karalama politikasına başlamışlardı.. Sürekli tekmeliyorlar, git burdan diye zavallı hayvana bağırıyorlardı.. Kapalı namazlı niyazlı insanlar kediye neler yapıyorlar, nasıl tekmeliyorlardı, üstüne bir de bana niye seviyorsun diyorlardı..

Duman.. Eve o kadar hasretti ki, iki kere 4. kattaki evimize girmişti kapıyı açık bulunca.. :) Evimize girdiği zaman gözleri kocamandı sevinçten etrafına bakınıyordu, bir seferinde de annemin odasına, evin en sonundaki odaya kalorifer peteğinin yanına gitmiş orada duruyordu, canım benim.. Bir bilseniz ne kadar özledim.. Güzel bir dille kendisini dışarıya çıkarmıştık. Bizim katımızı ezberlemiş, sürekli kapımızda duruyordu. Daha apartmanın giriş kapısından bağırmaya başlardı, öylece bizim kata kadar gelirdi :) Geldiğini belli etmek için de başıyla kapıya vururdu, akıllı Duman'ım benim. Babam da, kim var kapıda diye bize sorardı :)

Her yaz Sarıyer'e, dedemlere kalmaya gideriz. O sene de gitmiştik ama ben Duman'dan çok zor ayrılmıştım çünkü biliyordum döndüğümde burada olmayacaktı.. Apartman sakinleri -biz ve bizimle birlikte birkaç daire hariç- kendi aralarında kediyi atma planı kurmuşlardı ve biz gittikten sonra uygulayacaklardı. Apartman görevlisine sürekli baskı yapıyorlardı 'şu hayvanı koy bi çuvala al götür burdan' diye.. İnanabiliyor musunuz, zavallı hayvanı çuvala koyup alıp gitmekten bahsediyorlar.

Birgün pencereden bakarken apartman görevlimizin gerçekten de elinde bir çuvalla Duman'ı yakalamaya çalıştığını gördüm. İtiraz ettim, yapılır mı dedim ama tabi ki dinletemedim. Bizim gitmemizi beklemişler ve kediyi çuvala koydukları gibi Yakacık'a götürmüşler ..

İnanamadım.. İnanmak istemedim.. Bu kadar akıllı bir kedicik, kimseye zararı olmayan bu tombul kedicik, mahkumlara suçlulara yapılması normal karşılanan bir davranışla, ağlaya ağlaya çuvalın içinde bağlı bir şekilde arabayla götürülmüş.. Duman'a güya çok iyi bakıyorlarmış bir hastanenin bahçesindeki hemşireler.. Hiç inandırıcı değil, değil mi.. Öyle ki Duman, her sabah beni servise kadar geçirirdi, peşimi bırakmazdı hiç.. O insanların akılları olup olmadığı hakkında inanın şüphelerim var ve hayvanları sevmeyen insanları sevemez diye çok gerçekçi bir söz var ya, bunlar gerçekten insanları sevmiyorlar, sadece kendilerini ve rahatlarını düşünüyorlar ama bunun bir de ahireti var.. hesabı var..
Kötüleri Allaha havale ediyorum..
Duman.. Canım güzel kedim benim.. Neydi senin çektiğin.. Belki de yaşamıyorsun şimdi ama bil ki, biz seni çok sevdik..
Çok özledik...


İstanbul 19 ağustos 2006

Hiç yorum yok: